Empati

 Bazen düşünüyorum da, üretmek aslında başkalarının acılarına, sevinçlerine, korkularına ve umutlarına dokunabilme cesaretidir. Benim için bu cesaretin adı empati. Bir şey yazarken, anlatırken ya da sadece düşünürken bile kendimi başka birinin yerine koyuyorum. O an ne hissederdi, ne düşünürdü, hangi kelimeler canını yakardı ya da hangi cümleler iyileştirirdi? Bunları düşünüyorum. Çünkü ancak o zaman gerçek bir bağ kurulabiliyor; kelimeler anlam kazanıyor, duygular ete kemiğe bürünüyor.


Ama şunu da unutmuyorum: Ben de insanım. Herkes gibi kırıldığım, suskunlaştığım, içime döndüğüm zamanlar oluyor. Kimi zaman aynı duygularda boğuluyoruz, tek fark, bazılarımızın bunu dışa vurmakta daha çekingen olması. İşte ben, bu bastırılmış duyguları yakalayabilmek için kendime dikkat kesiliyorum. Çünkü o duyguları bir yerden tanıyorum. Kendi içimde bulduğum bir kırıntıdan, bir izden, belki geçmişte yaşadığım bir sarsıntıdan...


İnsanların yaşadıklarıyla kendi yaşadıklarım arasında çoğu zaman ince bir çizgi görüyorum. Bu çizginin iki yanına da adım atabildiğimde, işte o zaman yazabiliyorum. Çünkü o zaman sadece anlatmıyorum, hissediyorum. Sözcüklerim yalnızca bilgi taşımıyor, aynı zamanda bir titreşim, bir yankı taşıyor. Birinin kalbine değebiliyorsa, bu benim için en büyük üretim biçimi oluyor.


Ve belki de en çok bu yüzden yazıyorum. Anlatmak için değil, anlamak için. Anlaşıldığımı hissetmek için değil, birinin sessizliğinde kaybolmamak için. Çünkü bazen en derin bağ, kelimesiz bir duyguda kurulur. İşte ben o duygunun izini sürüyorum, her yazıda biraz daha...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Schopenhauer'in Sarkaç Düşüncesine Basit Bir Bakış: Bu Sallantıdan Kurtulmak Mümkün mü?

Ben, Sen, Biz ve O, Üzerine Düşünceler

Zihni Hadım Etmek Üzerine