Böyle gelmiş böyle gider safsatası üzerine.

 "Böyle gelmiş böyle gider" diyorlar. "Gelen gideni aratır" diye yakınmaya devam ediyorlar. Peki bu sözlerin arkasına sığınıp ne yaptılar? Hiçbir şey! Sıfır çaba, sıfır cesaret, sıfır sorumluluk... Değişim için kıpırdamayan bu kitle, şikâyet etmeye gelince mangalda kül bırakmıyor. Oysa hakikati görelim: Bu insanlar aslında değişim istemiyor. Çünkü bu çarpık düzenin suskun ama sadık ortakları onlar.


Konforlu edilgenliklerine sıkı sıkıya sarılmış, alışkanlıklarını 'kader' diye yutturan bu kitle, sefaletin gölgesinde yaşarken bile düzeni kutsamaya devam ediyor. Neden mi? Çünkü düşünmekten aciz bırakılmışlar; çünkü bilinçsizlikleri onlara zincir değil, yastık olmuş. "Böyle gelmiş böyle gider" sözü, sadece tembellerin, boyun eğenlerin ve teslim olanların sığınacağı bir bahanedir.


Bu zihinsel esaret zinciri kırılmadıkça, bu içi boş kabulleniş sorgulanmadıkça hiçbir şey değişmez. Değişim önce düşüncede başlar; ama düşünceyi kaybetmiş, aklını başkasına kiraya vermiş bir halktan ne beklersin ki? Onlar, eski efendilerini unutur unutmaz, yeni efendilerine koşarlar. Sonra da 'niye böyle oldu' diye ağlaşırlar. Zavallılaşmış bir bilinçle, şikâyetin kendisi bile gülünçtür.


Artık yeter! "Böyle gelmiş böyle gider" yalanına karnımız tok! Bu sözü papağan gibi tekrarlayanlar, suskunluğun suça ortaklık olduğunu bilmelidir. Değişim istemek, önce sorumluluk almaktır; oysa siz, hiçbir şey yapmadan her şeyi düzeltmesini bekleyen miskinlersiniz.


Gelenin gideni aratmasından şikâyet ediyorsunuz, peki siz ne yaptınız? Hangi fikri savundunuz? Hangi adımı attınız? Hangi bedeli ödemeyi göze aldınız? Hiçbirini! Şikâyet ediyorsunuz çünkü düzen sizi yutmuş, siz de buna razı olmuşsunuz.


Bu düzeni değiştirmek istemeyenler, bu düzenin suç ortağıdır. Konforuna tapan, alışkanlıklarına esir olan, efendilerini değiştirmekten başka hiçbir cüret gösteremeyen bu halk, suskunluğu meziyet sanmakta. Artık bu yanılgıyı parçalıyoruz.


Değişim lafla değil eylemle olur. Uyanın! Uyanın ki sadece sömürenler değil, sömürülmeye rıza gösterenler de sorgulansın! Bu düzenin mahkûmu olanlar, özgürlüğün önündeki ilk engeldir. Onları aşmadan hiçbir devrim başlamaz!


Onlar ki bu düzenin gönüllü gardiyanlarıdır. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Schopenhauer'in Sarkaç Düşüncesine Basit Bir Bakış: Bu Sallantıdan Kurtulmak Mümkün mü?

Ben, Sen, Biz ve O, Üzerine Düşünceler

Zihni Hadım Etmek Üzerine