Şiirler vs.

Onlar, onlar ki gök kubbenin altında gezenler,

Amaçsızca sağa sola savrulanlar,

Öyle ki akıldan yoksun budalalar,

Düşünmekten korkan zavallılar...


Onlar diyorum onlar...

Aklım yetmez deyip kıtlığını haykıranlar,

Yüce Allah'a iftira atanlar onlar...

Onlar, onlar ki her şeyin en doğrusunu bildiğini sananlar,

Okumadan konuşan, anlamadan yargılayanlar,

Sözüm ona inançlı, ama vicdansızca yaşayanlar,

Adalet yerine adam kayıranlar,

Hakkı değil, çıkarı savunanlar onlar…


Onlar ki kalabalığın içinde kaybolmuş gölgeler,

Her yeni yalana alışmış yürekler,

Susuşu erdem sayan korkaklar,

Zulmü sineye çekip “imtihan bu” diyen suskunlar…


Evet, onlar…

Cenneti vaat edip dünyayı haram edenler,

Kendine gelince mubah, başkasına haram edenler,

Dinle aldatan, Allah’ı pazarlayan,

Kitabın adını anıp, ruhunu çiğneyenler…


Onlar…

Hakkı haykırana deli diyenler,

Kendini kurtaranı veli, herkesi uyaranı asi görenler,

Sistemin uşağı olmuş kölelerdir onlar,

Ve o köleliklerine “kader” diyenler...

---------------------------------------------------------

Bilmeden Gidiyorum

Kalbim…

Bazen dar bir zindan,

Bazen sonsuz bir ova.

Ölüm düşer aklıma usulca,

Korkmuyorum desem yalan,

Yapamadığım nice şey,

Asılı kalır gövdemde bir yara.


Bilmem ki nasıl düşerim toprağa,

Bir bilsem yolunu,

Belki sessizce,

Belki kendimce

Giderim ardıma bakmadan.

-----------------------------------------------

Kurşunlar, kalbimden vurdular...

Sözlerinde yangın, bakışlarında öfke var.

Kalkamadım — daha ölmedim de ama.

Toprağa düşen her nefesimle diriliyorum.

Acıyı bir zırh gibi kuşandım,

Yüreğim hâlâ atıyor, ama artık merhamet değil,

İhaneti bellemiş bir sessizlik var orada.


Geceleri uykularımı değil, hayallerimi kaybettim.

Her gözlerimi kapattığımda,

Beni terk edenlerin yüzüyle yanıyor karanlık.

Bir ses var içimde —

Ne ağlıyor, ne susuyor,

Sadece hatırlatıyor:

"Her şeyin bittiği yerde, sen başladın..."


Ellerim titremiyor artık,

Çünkü titremek için güven gerekir.

Ve ben her güvenin,

Bir hançer kadar keskin olduğunu öğrendim.


Bedenim yorgun, ruhum paramparça,

Ama işte hâlâ buradayım,

Kendi küllerime diz çöktüm,

Kendime bir yemin ettim:

Beni gömenler,

Bir gün sesimle uyanacaklar.


Kimsesizliğimi sahipleniyorum,

Çünkü kalabalıklar içinde unutulmak,

Yalnız kalmaktan çok daha öldürücüdür.


Beni sevmediniz,

Ama yok edemediniz.

Beni anlamadınız,

Ama silik bir gölgeye çeviremediniz.


Ben artık bir insan değilim,

Küllerinden intikamla yoğrulmuş bir yankıyım.

Ve içimde büyüyen bu sessizlik...

Bir gün konuşursa,

Ne haykırır ne bağırır —

Sadece gerçeği söyler.

Ve gerçek…

İnsanı öldürmez,

Ama eskisi gibi yaşamayı da bırakır.


Ben affetmeyi unuttum,

Çünkü affetmek için önce,

İnsanların pişman olması gerekir.

Oysa onların gözünde suç bile yoktu.

Kendilerini haklı,

Beni gereksiz bir yara sandılar.

Ama bilmediler,

Bazı yaralar zamanla değil,

İntikamla kapanır.


Ben intikam için değil,

Adalet için susuyorum artık.

Çünkü bağırmak, kaybetmişlerin silahıdır.

Ben artık sessizim,

Çünkü kazanmak sabır ister.


Geri dönmeyeceğim.

Eski hâlime, eski dünyama, eski insanlara…

Dönmek, tekrar aynı ihaneti yaşamak olurdu.

Ben yoluma yemin ettim.

Ve yemin eden bir kalp,

Artık şefkatle değil,

Kararlılıkla atar.


Bu hayatta kaybettiğim her şey,

Bana kendimi kazandırdı.

Artık ne sevgiyle savruluyorum,

Ne de nefretle yanıyorum.

Sadece ilerliyorum.

Diken üstünde, ama dimdik.


Ve bir gün...

Bu sessizliğin içinden yükselen ben,

Hiç kimsenin unutamayacağı bir iz bırakacağım.

Ne alkış bekleyeceğim,

Ne de anlayış...

Sadece hak ettiğim yeri,

Savaşarak alacağım.

-------------------------------------------------------



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Schopenhauer'in Sarkaç Düşüncesine Basit Bir Bakış: Bu Sallantıdan Kurtulmak Mümkün mü?

Ben, Sen, Biz ve O, Üzerine Düşünceler

Zihni Hadım Etmek Üzerine